Günümüz beslenme alışkanlıklarını atalarımızın düzenine çevirebilmek 21. Yüzyıl hastalıklarının önlenebilmesine destektir.
İnsan ırkının dünya üzerindeki varlığının milyonlarca yıldır sürdüğü düşünülüyor. Bu milyonlarca yıllık serüvenimizin özellikle son yıllarında etkili olan teknoloji ve endüstri ile gelen çevresel değişim insan sağlığı üzerinde de etkili olmaya başladı.
Taş devri dönemindeki ile günümüz beslenme alışkanlıkları kıyaslandığında;
- Mineral alımı, sodyum dışındaki çoğu mineral için 2 ila 8 kat daha yüksekti. Sodyum alımı günümüze göre en az 5 kat daha düşüktü.
- Vitamin alımının bizden 2 ila 6 kat daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Örneğin, C vitamini alımı 6 kat daha fazla ve E vitamini neredeyse dört kat daha yüksekti.
- Omega 3/omega 6 oranı 1/1 olduğu tahmin edilmektedir. Bugünkü diyetlerde bu oran 20-30/1 oranında. Birçoğumuzun diyetinde trans yağlar da var.
- Protein alımı genellikle günümüzün iki katıydı. Vücut yağının düşük olduğu vahşi hayvanların tüketimi mevcuttu.
- Karbonhidrat alımı, enerjinin % 40’ı civarındaydı, fakat bütün karbonhidratlar tam, işlenmemiş, yabani yiyeceklerdendi.
- Rafine şeker ve tahıl tüketimi hiç yoktu.
- Bebeklikten başka tüketim süt ürünü tüketimi yoktu. Bugün yılda yaklaşık 180 kg süt ürünü ya da günde 2 bardak civarında tüketilmektedir.
Tüm bu yeni beslenme alışkanlıkları, maruz kaldığımız endüstriyel ve modifiye besinler, toksinler, stres ve benzeri olumsuz etkenlerle birlikte günümüz hastalıklarına davetiye çıkarmaktadır. Bu nedenle beslenme alışkanlıklarımızı olabildiğince eskiye döndürmek vücudumuz için yapabileceğimiz en doğru seçimlerden birisi olacaktır.